Trump'ın Orta Doğu Barış Planı: Abraham Anlaşmalarının Genişleyip Genişlemeyeceği Üzerine
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 28 Ocak 2020’de açıkladığı “Yüzyılın Planı” olarak adlandırılan Orta Doğu barış planının üzerinden tam 5 yıl geçti. Bu plan, 2020 ABD başkanlık seçimleri öncesinde Trump’ın başkanlığını garanti altına almak amacıyla yaptığı bir hamleydi. Ancak Joe Biden, seçimleri kazanarak bunu engelledi. Netanyahu ise ulusal düzeyde çeşitli sorunlarla mücadele etmek zorunda kaldı.
Plan dahilinde Kudüs’ün bölünmemiş bir şekilde İsrail’in başkenti olarak tanınması, koşullara bağlanmış bir Filistin devleti oluşturulması ve Filistinlilerin yerlerinden edilmeyeceği gibi maddeler yer alıyordu. Fakat Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkının tanınmadığı belirtilmiştir.
Gelecekteki Dinamikler
Kasım 2024 seçimlerinde Trump’ın yeniden ABD Başkanı olması ihtimali göz önüne alındığında, Gazze’de ateşkes sağlanması gerektiği yönündeki baskıların artması bekleniyor. Trump, hem Ukrayna hem de Gazze'de çatışmaların sona erdirilmesi yönündeki görüşlerini açıkça ifade etmişti. Bu bağlamda, Trump’ın, Hamas ile İsrail arasında bir ateşkesi sağlama çabasında önemli bir etken olduğu ve ABD’nin bölgeye yönelik yeni politikalarının tartışılacağı görülmektedir.
ABD Dış Politikasında İzolasyonist Yaklaşım
Trump’ın Orta Doğu politikalarının şekillenmesi büyük ölçüde izolasyonist dış politika anlayışına dayanmaktadır. ABD’nin gücünü artırmayı hedefleyen Trump, çatışmalardan olabildiğince uzakta durmayı tercih etmekte ve maliyetleri bölgesel aktörlerin üzerine yıkmayı istemektedir. Orta Doğu, ABD’nin önceliklerinde oldukça geri planda kalmaktadır ve bu durum bölgedeki gerilimlerin maliyetleri üzerinden değerlendirildiği anlamına gelmektedir.
Abraham Anlaşmaları ve Normalleşme Süreci
Trump, Abraham Anlaşmaları ile Orta Doğu’da Arap ülkeleriyle İsrail arasında normalleşmeyi sağlamak için çaba göstermiştir. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in ardından Suudi Arabistan’ın da bu sürece dahil olması bekleniyordu. Ancak Gazze'deki durum bu süreci yavaşlattı. Trump yönetimi, İsrail ile normalleşme konusunda Suudi Arabistan’a baskı yapabilir; ancak bu normalleşmenin Arap toplumlarında oluşturacağı tepkiler belirsizlik yaratmaktadır.
İran tehdidinin sınırlı olması bu normalleşme sürecinin belirleyici bir unsuru olabilecektir. Trump’ın ikinci başkanlık dönemindeki hedefleri göz önüne alındığında, önümüzdeki süreçte Orta Doğu’daki fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeyi amaçlayacağı söylenebilir. Dolayısıyla, büyük bir barış anlaşmasından ziyade, İsrail ile normalleşen ülke sayısını artırmanın ön plana çıkacağını öne sürmek mümkündür.
Dr. Abdullah Erboğa Akademisyendir. Bu makalede yer alan görüşler yazarın kişisel görüşleridir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.