Yeni bir cumhurbaşkanlığı seçiminin arifesindeyiz. Demokrasi sınavında Çankaya’ya çıkan kim olursa olsun, cumhuriyet ve demokrasinin kökleşmesinin formülleri Turgut Özal’ın siyasi hayatında saklı. Turgut Özal, Mayıs 1983’te partiyi kurmadan önce Şair Necip Fazıl Kısakürek‘i ziyaret eder. Kuracağı parti hakkındaki düşüncelerini üstada da açar. Necip Fazıl’ın Özal’a verdiği nasihat manidardır: “Turgut, tankın paletleri gibi olmalısın. Hem hızlı yol almalı, hem de araziye uymalısın.” Türk demokrasisinin üçüncü kez kesintiye uğradığı yıllarda söylenen bu söz oldukça anlamlıydı. 56 yaşında siyasete giren Turgut Özal, reformcu ve atılımcı başbakan, sivil, dindar ve demokrat cumhurbaşkanı olarak 13 Aralık 1983 ile 17 Nisan 1993 tarihleri arasında yaklaşık 10 yıl devletin en üst makamında hizmet etti Türkiye’ye. 2000’li yıllara hazırlanan, yurtiçinde ve dışında gerçekleştirilen projelerle sınıf atlayan modern bir Türkiye bıraktı ardında.
Kimileri ona Atatürk’ten sonraki en büyük devlet adamı payesini verdi. Kimileri de kadrolaştı, terör, zam ve enflasyonu miras bıraktı dedi. Daha ileri gidip ülkeyi hayali ihracatçılara teslim ettiği, hatta ‘benim memurum işini bilir’ deyip rüşveti meşrulaştırdığı ithamlarıyla andı onu. Oysa “Benim memurum işini bilir” sözünü, bir grup toplantısında Anavatan Partisi milletvekillerinin bürokratların icraatlarından rahatsız olmaları üzerine, “Siz ne derseniz deyin, benim memurum işini bilir, işini yapar. Bana bürokratlarımı değiştirmeyi teklif etmeyin.” mânâsında söylemişti.
1960’larda temelleri atılırken içinde yer aldığı Devlet Planlama Teşkilatı yıllarından itibaren Özal, bir devlet adamı olarak sağcı-solcu ayrımı yapmaksızın işin ehliyle çalışma prensibini düstur edindi kendine. 12 Eylül 1980 askerî darbesi öncesinde yaşananları gördükten sonra, kurduğu yeni partide dört eğilimi tek bir çatı altında buluşturmayı bildi. Kendisiyle özdeşleşen ANAP selamı ile ‘bir olalım beraber olalım’ mesajını Türk milletinin hafızasına kazıdı. Gittiği her yerde, “Benim ülkemin çocuklarının elinde bu atariler neden yok; benim ülkemde otobanlar neden yok; benim ülkemde refah, kalkınmışlık neden yok; telefon, uçak üreten fabrikalar, gemi yapan tersaneler neden yok?” diyen de Özal’dan başkası değildi.
İcraatlarının ardından 20, ölümünün üstünden 14 yıl geçti. Ama Özal’ın fikirleri, yarım bıraktığı hayalleriyle hâlâ milletin gönlünde yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanını seçeceği şu günlerde tıpkı cenazesindeki kalabalıklar gibi yüz binlerin duasını alan, bu kez siyaset meydanlarında değil, camilerde, konferans salonlarında halkı buluşturan bir Özal var. Eski bakanlardan Halil Şıvgın’ın deyimiyle, “mezardaki Özal hâlâ birçok siyasiden daha fazla ilgi görüyor” ve hasretle yâd ediliyor.
Çankaya Köşkü yeni cumhurbaşkanını karşılamaya hazırlanırken, daha önce bu tecrübeyi ‘devlet-millet kaynaşmasını sağlayarak’ yaşamış; Özal’ın müsteşarlığından başbakanlık ve cumhurbaşkanlığına uzanan hayat çizgisini en yakınlarıyla konuştuk. “Özal ardında ne bıraktı?” dediğimizde onu tanıyan her insanın ağzından şu ortak cümleler döküldü: “Kendine güven kazanmış, hür düşünce, hür teşebbüs ile din ve vicdan özgürlüğüne inanmış, geleceğe umutla bakan, demokratik ve zengin bir Türkiye.”
REFORMİST, DEMOKRAT, SİVİL VE DİNDAR CUMHURBAŞKANI
Kimileri onun üç hürriyet diye özetlediği bu sözlerini ABD’ye mal etmişti. Oysa her zaman söylediklerinde ve yaptıklarında Anadolu insanının tecrübesine, Türk-İslam kültürüne ve Osmanlı tecrübesine bakabilmiş, cumhuriyet değerleriyle Türk milletinin tarihteki kazanımlarını aynı potada eritmiş biriydi. Terör belası ülkenin başına musallat edildiğinde, meydanlarda ve halkın arasında “Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Arap her ne milletten isek, Allah’ın ipine sarılalım.” diyecek kadar toplumun dinî değerleriyle barışık, bir gece yarısı otel odasında yapılan toplantıdan müsaade isteyip bir köşede namazını kılacak kadar dindardı. Turgut Özal, hamle ve düşüncenin aynı potada yoğrulduğu; kimsenin unutamadığı reformist, demokrat, sivil ve dindar cumhurbaşkanıydı.
Özal’ın hikâyesi banka memuru Sıddık Bey ile ilkokul öğretmeni Hafize Hanım’ın oğlu olarak 13 Ekim 1927’de Malatya’da dünyaya gelişiyle başlar. Baba Sıddık Bey iyi derece Osmanlıca, matematik bilmekte, içine kapanık olmakla birlikte ailesine düşkünlüğüyle tanınmaktadır. Hafize Hanım ise mesleğinin gereği sosyal, etrafındaki dünyayla hatta siyasetle ilgili, yetiştirdiği öğrencilerini takip edip kollayan bir Anadolu kadınıdır. Ailenin üç oğlu Turgut, Korkut ve Yusuf Bozkurt, devlet adamı ve siyasetçi olarak Türkiye’ye hizmet eder. Özal, Osmanlı’nın kurulduğu Söğüt’ten başlayarak Silifke, Mardin, Konya, Malatya ve İstanbul gibi Anadolu’nun değişik coğrafyalarında çocukluk ve gençlik yıllarını geçirir.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olmasının hemen ardından mühendis olarak göreve başlar. İlk durak Ankara’da Elektrik İşleri Etüd İdaresi olur. Memuriyet hayatı, yurtdışı eğitim ve görevleri, Devlet Planlama Teşkilatı, Dünya Bankası, özel sektör, Başbakanlık Müsteşarlığı ve nihayet siyaset… Otuz iki sene Ankara Özal’ı, Özal Ankara’yı yoğurur. Bu arada yaşanan Amerika ve Avrupa tecrübesine hem devlet sektöründe hem de özel sektörde elde edilen deneyimler eklenir. 12 Eylül 1980 ihtilalinin hemen öncesinde Başbakanlık Müsteşarı ve Devlet Planlama Teşkilatı Başkanı olarak kritik kararlara imza atar. Bunlardan en önemlisi 24 Ocak 1980 tarihinde ekonomi alanında alınan tarihî reformdur. Özal, Ağustos 1970’te uygulamak istediği ama 12 Mart Muhtırası ile yarım bırakmak zorunda kaldığı ekonomik tedbirleri bu kez hayata geçirme fırsatı bulur.
12 Eylül sabahı Genelkurmay’dan gelen telefonla tıpkı diğer siyasiler gibi o da gözaltına alınır. Akşam saatlerinde ise ihtilalin mimarı Kenan Evren, kendisine Başbakan Yardımcılığı teklifinde bulunur. 24 Ocak Kararları’nın ihtilalle kesintiye uğramadan uygulanabilmesi için bu görevi kabul eder. 14 Temmuz 1982 günü, 22 ay görev yaptığı Bülent Ulusu Hükümeti’ndeki Başbakan Yardımcılığı görevinden istifa eder. Bu kararla kendisine, yıllardır pek de gönüllü olmadığını söylediği, ancak ‘olacaksam bir işin ya başında olurum ya dışında’ fikriyle zihninin bir köşesinde her daim taşıdığı siyaset kapıları sonuna kadar açılır.
Aslında siyasette önünün açıldığı kader anı kaybettiği ilk seçimlerdir. 12 Eylül ihtilalinden önce, “abi” dediği Süleyman Demirel’den beklediği milletvekilliği aday teklifi gelmeyince 1977’de Millî Selamet Partisi’nin İzmir Milletvekili adayı olan Özal, seçimi az bir farkla kaybeder. Bu süreçte vekil olarak parlamentoda yer alsaydı, ihtilalle birlikte “içeri” alınan siyasi kadronun belki de en önemli isimleri arasında yer alacaktı. Kader onu bu seçimde kaybettirerek adeta 12 Eylül sonrası için hazırlar.
Türkiye’de yeniden demokrasiye dönüş başlayınca Özal da bir grup arkadaşıyla 20 Mayıs 1983’te ANAP’ı kurar. İhtilal sonrası 6 Kasım 1983 tarihinde yapılan ilk serbest seçimde yüzde 45 oy alarak tek başına iktidara gelir. ANAP, Meclis’teki 400 sandalyeden 211’ini elde eder. 1987 seçimlerinde aynı başarı tekrarlanır ve ikinci Özal hükümeti kurulur. 31 Ekim 1989’da Kenan Evren’den boşalan cumhurbaşkanlığı makamına seçilir. 9 Kasım 1989’da Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlar.
HALK ÖZAL GİBİ CUMHURBAŞKANINI ÖZLÜYOR
Özal, 3,5 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde de Türk siyaset tarihini derinden etkileyen kalıcı izler bırakır. En son ziyaretini Balkanlara ve Orta Asya ülkelerine gerçekleştirir. Bu gezilerden sonra 17 Nisan 1993 Cumartesi günü hayata gözlerini yumar. Halkın Cumhurbaşkanı, demokrat, sivil, dindar Özal Hakk’a yürür. Öldükten sonra vasiyeti üzerine İstanbul’a, Adnan Menderes’in yanına defnedilir: “Kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmet’in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum.”
Özal’ın ölümünden sonra Köşk’e Süleyman Demirel çıkar. Ardından Ahmet Necdet Sezer aynı koltuğa oturur. Son 14 yılda Türkiye çok farklı cumhurbaşkanı portreleriyle karşılaştı. Şimdi 11. cumhurbaşkanı Çankaya’ya çıkmaya hazırlanıyor. Dünyada ve Türkiye’de toplumsal değişimin çok hızlı yaşandığı bir dönemde Çankaya’ya çıkacak ismin hayata geçireceği politikalar muhtemelen önümüzdeki yılların şekillenmesinde kilit bir rol oynayacak. AK Parti’nin seçeceği cumhurbaşkanı ve 2007 seçimlerinden sonra ortaya çıkacak Meclis aritmetiği, bu yüzden tartışmaların odağında yer alıyor bugün. Ancak Köşk’e kim çıkarsa çıksın günahları ve sevaplarıyla Özal döneminde yaşananlara nazar etmesi kaçınılmaz görünüyor. Türkiye’nin Özal tecrübesinden öğreneceği çok şey olduğu ortada çünkü.
TURGUT ÖZAL KRONOLOJİSİ
1927 Turgut Özal, Mehmet Sıddık Bey ve Hafize Hanım’ın ilk oğlu olarak Malatya’da doğdu. Doğduğunda cumhuriyet 4 yaşındaydı.
1932 Aile küçük Turgut daha 4 yaşında iken Osmanlı’nın kuruluş otağı Bilecik’in Söğüt ilçesine taşındı.
1935-45 İlk, orta ve lise öğrenimini sırasıyla Söğüt, Silifke, Konya, Malatya, Mardin ve Kayseri’de tamamlar.
1945 İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Müh. bölümünü burslu kazandı.
1945-50 Yaşça ve sınıfça kendinden büyük Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Mehmet Turgut ile aynı üniversitenin öğrencisidir. Şevket Demirel ile aynı sınıfta okurlar.
1950 Üniversiteden mezun olur.
1950 Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümüne rağmen yayınını sürdüren radyoya yapılan baskında yer alır. Ertesi gün on binlerin yürüdüğü Halk Parti’nin telin edildiği yürüyüş ve törenin de organizasyonunda yer alır.
1950 Ankara Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde mühendis olarak işe başlar.
1952 Başarısız ilk evliliğin ardından boşanır ve Amerika’ya görevli gider.
1954 İkinci evliliğini aynı işyerinden Semra Hanım ile yapar.
1958 Devlet Yatırım Planını hazırlamak için oluşturulan ekibe girer. Fatin Rüştü Zorlu ve Adnan Menderes’le birlikte çalışmaya başlar.
1959 Yedek subay olarak Ankara Ordonat Okulu’nda askere alınır.
27 Mayıs 1960 Askerliğinin yarısında Genelkurmay Başkanlığı’na alınır, gece nöbetleri ve ailesine karşı bilumum eziyetli günler geçirir.
1960 Devlet Planlama Teşkilatı’nda Süleyman Demirel ile birlikte göreve çağrılır.
1961 Elektrik İşleri Etüd İdaresi’ne geri döner.
1964 Süleyman Demirel Başbakan, Özal EİEİ genel müdür yardımcısıdır. Sonra Özal Başbakanlık Müşavirliği’ne getirilecektir.
1966 DPT Müsteşarlığına getirilir.
1968 Çalışma arkadaşı Kemal Cantürk’e ilk kez “Sırf bu bürokrasiyi kırmak için politikaya atılacağım.” der.
1970 DPT Müsteşarı olarak para operasyonu ve ekonomik tedbirler paketini hazırlar. Ödemeler dengesini düzeltir.
12 Mart 1971 İhtilal olur, Özal DPT Müsteşarı olarak İsviçre’ye giderken uçaktan indirilir.
1971 Dünya Bankası Başkanı Magnamara’nın özel danışmanı olarak göreve başlar.
1975 Yurda döner, özel sektörde, Sabancı Holding’de genel koordinatör olarak iş hayatını girer.
1977 MSP’nin İzmir Milletvekili Adayı olarak siyasete girmeye karar verir. Seçimi kazanamaz.
1979 Aydınlar Ocağı’nda meşhur ‘Kalkınmada Yeni Görüşün Esasları’ raporunu okur.
1979 AP azınlık hükümeti Başbakanı Demirel’in çağrısına uyarak, tekrar DPT ve Başbakanlık Müsteşarlığına gelir.
24 Ocak 1980 Türkiye’nin kaderini değiştirecek meşhur 24 Ocak Ekonomik Kararlarını alır, uygulamaya koyar. Yokluklar ülkesi Türkiye bir anda düzlüğe çıkar.
12 Eylül 1980 İhtilal olur. Darbe hükümeti Özal’ın ekonomi politikalarını sürdürmesini ister. Başbakan Yardımcılığına getirilir.
1982 Banker Kastelli operasyonundan önce istifa eder. Birkaç ay içinde seçimlerin yapılacağı belli olunca parti kurma çalışmalarına başlayacaktır.
20 Mayıs 1983 Anavatan Partisini kurar. Anadolu turlarına coşkulu mitingler dönemi başlar.
1983 ANAP yüzde 45’lik rekor oy ile tek başına iktidara gelir.
1983 Kenan Evren Paşa’nın elinden hükümeti kurma görevini alır, Başbakan olarak işe koyulur.
1983 Hükümet programı Meclis’te okunur, güven oyu alır. Öncelikli olarak ekonomik tedbir kararları alınır.
1984-89 İkinci Özal ekonomi reformlarını uygular. Politikalar mali piyasa, dış ticaret ve vergi reformları olmak üzere üç sacayağına ayağına oturtulur.
1984 Liberal ekonomik sisteme ve serbest pazar ekonomisine geçmek için radikal kararlar alır.
1984 İcraatlarını ilk kez televizyonda halka anlatmaya başlar.
1985 ANAP’ın ilk büyük kongresinde tekrar genel başkan seçildi.
1987 Amerika’da by-pass ameliyatı olur.
1987 Türkiye, Avrupa Topluluğu’na tam üyelik başvurusu yapar.
1987 Erken genel seçimlerden 297 milletvekili çıkararak tekrar iktidar olur.
1987 İkinci Özal Hükümeti’ni kurdu.
1988 Anavatan Partisi’nin 2. Olağan Kongresi sırasında düzenlenen silahlı saldırıda (Kartal Demirağ suikastı) yaralandı.
1988 12 Eylül’ün yasaklı siyasilerinin önünü açan referandum yapılır.
1988 Türkiye’nin ihracatı 12, ithalatı 13 milyar doları aşar.
1989 TBMM’de yapılan 3. tur seçimlerde 267 oy alarak Kenan Evren’den boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına seçildi.
1989 Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı.
1990 Saddam Kuveyt’i işgal etti. Özal Amerika-Türkiye-Ortadoğu denkleminde dünyanın iki numaralı adamı konumuna yükseldi.
1991 ANAP seçimlerden iktidarı kaybederek çıktı.
1993 Türki cumhuriyetleri kapsayan son yurtdışı gezisini yaptı.
17 Nisan 1993 Çankaya’daki görevini tamamlayamadan ani bir şekilde hayata veda etti. Onu yüzbinler uğurladı.