‘Azmin sonu!’ başlığı altında sosyal medya üzerinden bir yazı yayımlayan Ekonomist Necmettin Batırel, Türkiye’nin ekonomik durumuna dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Fitch gibi uluslararası bir kredi derecelendirme ajansı, on iki yılın ardından Türkiye’nin kredi notunu “B” seviyesinden “B+” seviyesine çıkartarak, görünümünü "durağan"dan "pozitif"e yükseltti. Piyasa analistleri genellikle sadece görünümde bir iyileşme beklerken, beklenenden daha olumlu bir gelişme yaşandı. Kredi derecelendirme kuruluşları, bir ülkenin notunu iyileştirmek için sadece iyi niyet göstermezler; onlar, ülkenin temel ekonomik göstergelerini temel alarak değerlendirme yaparlar.
Fitch değerlendirmelerine göre, ülkelerin kredi notları iki ana kategori altında incelenir:
(1) Makroekonomik göstergeler, bunlar arasında bütçe ve cari işlemler açığı ile döviz rezervleri yer alır.
(2) Mikroekonomik göstergeler ise, vatandaşların yaşam kalitesi, gelir ve gider dengesi, gelir dağılımındaki adalet, küçük işletme sahipleri ve tarım sektöründeki durum gibi unsurları içerir.
Fitch’in son analizlerine göre;
- Yapılan yerel seçimlerin, mevcut politikalarda bir değişikliğe sebep olmayacağı,
- 2023 yılından itibaren yürürlükte olan sıkı para politikasının, dışsal ekonomik zafiyetleri minimize ettiği,
- Türkiye’deki politikaların daha da sağlamlaştığı,
- Cari işlemler açığının daralacağı,
- 2024 yılının sonunda Tüketici Fiyat Endeksi’nin (TÜFE) yüzde 40 seviyesinde olacağı ve Türkiye ekonomisinin yüzde 2.8 oranında büyüyeceği öngörülmektedir.
Peki, bu not artışının anlamı nedir? Kredi notunun yükselmesi, Türkiye’nin daha düşük faiz oranları ve daha uzun vadelerle döviz kredisi bulmasını kolaylaştıracak. Böylece, ülkeye sadece kısa vadeli sermaye akışı değil, aynı zamanda uzun vadeli fonlar ve yatırımlar da yönelecek.
TÜRKİYE'NİN KREDİ NOTU YÜKSELTİLDİ
Yüksek faiz oranları sebebiyle yabancı yatırımcılar dövizlerini Türk Lirası’na çevirerek devlet tahvili ve hazine bonosu alımları gerçekleştiriyorlar. Ayrıca, Türk Lirası cinsinden mevduatlarını repo işlemlerine yönlendiriyorlar. Kredi derecelendirme ajansları bir ülkenin kredi riskini değerlendirirken bir dizi faktörü göz önünde bulundurur:
Bütçe açığı durumu nedir?
Cari açık (döviz açığı) boyutları nasıldır?
Merkez Bankası’nın döviz rezervleri yeterli mi?
Döviz kurlarında istikrar sağlanmış mı?
Ülkeyi yönetenlerin ekonomik büyüme konusunda iddiaları var mı?
Fitch, bu soruların yanıtlarını tatmin edici bulduğu için Türkiye’nin kredi notunu yükseltti. Bu durum, diğer derecelendirme kuruluşlarının da benzer adımlar atmasına öncülük edebilir. Çünkü her bir kuruluş, yatırım yapılabilir ülkeleri değerlendiren kendi üyelerine sahiptir. Türkiye’nin not artışı, Avrupa’daki bazı ülkelerin ekonomik zorluklar yaşamasının aksine, Türkiye’nin olumlu bir ayrışma gösterdiğinin bir işareti olarak kabul edilebilir. Deprem harcamaları dışında tutulduğunda, bütçe açığımız yüzde 2,6 seviyesinde kalarak Maastricht kriterlerinin altında bir performans sergiliyor. Ülkemizin borç yükü azalıyor ve ekonomi 2023 yılında yüzde 4,5 oranında büyüme kaydetti. İşsizlik oranı ise yüzde 9,1 olarak gerçekleşti.
2022 yılında 48.8 milyar dolar seviyesinde olan cari işlemler açığımız, 2023 yılında 45.1 milyar dolara gerilemiştir. Ocak ayında bu rakam 37 milyar dolara düşmüş, Şubat ayında ise 32 milyar dolar seviyelerine inmesi beklenmektedir. Merkez Bankası’nın rezervleri 130 milyar doları bulmuş, ihracat rakamlarımızın artmasıyla birlikte ulusal kasamız güçlenmiştir. Döviz arzındaki artış sayesinde ithalat maliyetleri azalmış, dış borç ödemeleri kolaylaşmıştır. Uygun fiyatlı ithal ürünlerin kullanımı enflasyonun kontrol altına alınmasına katkı sağlamış, borsa değer kazanmıştır. Yabancı yatırımcılar dövizlerini bozdurarak Türk tahvillerine yönelmiş, bu durum hem Hazine’nin Türk Lirası cinsinden borçlanma sorununu çözmüş hem de faiz oranlarının düşmesine olanak tanımıştır. Seçimlerin ardından doların 44 lira olacağını öngörerek döviz alan kişiler, beklentilerin aksine büyük kayıplar yaşayacaklardır. Pandemi, Ukrayna savaşı ve yüzyılın depremi gibi zorlu koşullara rağmen ekonomik istikrarı sağlayan hükümeti takdir etmek, yerel seçimlerde destek vererek bunu taçlandırmak gerekir.