DOLAR
34,27 -0,72%
EURO
36,3 -0,82%
ALTIN
3.006,38 -0,02%
BITCOIN
3.369.416,63 -1,55%

Anayasa Mahkemesi Kuaför Davasında Adil Yargılanma Hakkını Onayladı

Yüksek Mahkeme, kuaförde saçları zarar gören kadının adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Yayın Tarihi: 07.11.2024 12:53
Güncelleme Tarihi: 07.11.2024 12:53

Anayasa Mahkemesi Kuaför Davasında Adil Yargılanma Hakkını Onayladı

Anayasa Mahkemesi'nden Kuaför Davası Üzerine Önemli Karar

Yüksek Mahkeme, kuaförde saçlarını boyatan P.Ç'nin başlattığı davada, kararın sonuçlarını etkileyebilecek esaslı iddiaların yeterince değerlendirilmediğini belirtti. Anayasa Mahkemesi (AYM), başvurunun kabul edilmesini ve yeninden yargılama yapılmasını talep etti.

İlk Davanın Süreci

P.Ç, kuaförde yaşadığı saç hasarının ardından Ankara 11. Tüketici Mahkemesi'nde maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açmıştı. Mahkeme, çeşitli tarihlerde alınan hastane raporlarında P.Ç'nin saçlarında aktif dökülme yaşandığını, uç kısımlarının ise kuru, mat ve yıpranmış olduğunu tespit etti.

Bilirkişi Raporunda Dikkat Çeken Detaylar

Mahkeme, eczacı ve cilt güzellik uzmanı bilirkişiden rapor aldırdı. Bilirkişi, hizmetin ayıplı olduğu sonucuna ulaşarak, tarafların yüzde 50 kusurlu olduğunu belirtti. Ancak, başvurucunun hamilelik sürecinin de zararı etkilediğini ifade ederek, toplam 17 bin 294 lira masraf gerektiğini duyurdu.

Yeniden Yargılama Talebi

İlk mahkeme, 17 bin 294 lira maddi ve 4 bin lira manevi tazminatın ödenmesini karar verdi. Ancak, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi bu kararı bozdu ve tarafların eşit derecede kusurlu olduğuna dair makul bir gerekçe sunulmadığını belirtti. P.Ç, gerçeğe aykırı bir bilirkişi raporunun esas alındığını öne sürerek Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yaptı.

Yüksek Mahkeme'den Gerekçeli Karar

Mahkeme, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi ve dosyayı yeniden yargılama için ilgili mahkemeye göndermeye karar verdi. Anayasa Mahkemesi, bilirkişi raporundaki kusur oranlarının yeterince açıklanmadığını ve davanın süreciyle ilgili somut verilerin göz ardı edildiğini vurguladı.

Söz konusu karar, yargı süreçlerinde gerekli gerekçelerle karşılıklı iddiaların değerinin önemini bir kez daha ortaya koydu.